Felaketzedeler için betonlu çadır üretildi
Doğal
afetlerden sonra evsiz barksız kalanlar için acilen başlarını sokacak
yapılara ihtiyaç duyulmakta. Betonla sağlamlaştırılmış branda bezinden
üretilen çadır iyi bir alternatif gibi. İngiliz araştırmacılar
tarafından geliştirilen çadırın kurulması için su ve hava pompası
yeterli.
Yumurta kabuğu statikçiler arasında gerçek bir mucize
olarak kabul edilmekte. İncecik kireç tabakası son derece sağlamdır
çünkü. Londra Kraliyet Koleji’nden iki endüstri tasarım öğrencisi şimdi
yumurta kabuğundan esinlenerek beton çadır konseptini geliştirdiler.
William
Crawford ve Peter Brewin, kullandıkları çimentoyu düzenli olarak
brandanın üzerine uygulanmış. Katlanmış çadır su geçirmez bir paket
içinde saklanmakta ve ihtiyaç halinde suyla doldurulmakta. Paketin
büyüklüğü, su ve çimentonun doğru ölçülerde kullanılmasını garanti
ediyor. Bundan sonra pompalanarak kurulan çadır kubbe şeklinde
açılıyor. Maddenin on iki saat içinde kurumasından sonra çadır
kullanıma hazır hale geliyor.
Crawford ve Brewin bu fikirleri
sayesinde İngiltere’deki Cement Association’den bir ödül de almışlar.
Yardım kuruluşlarının ilgi gösterdiği çadır paketi 230kg ağırlığında ve
uçakla kolayca taşınabilmekte. Kurulduktan sonra 16 metrekare olan
çadırın fiyatı 2000 euro civarında olacak. Aynı boyda normal bir çadır
yarı fiyata satılmakta.
Beton çadırının yakında endüstriyel olarak üretilmesini uman iki öğrenci şimdi yatırımcı arıyor.
Dağlarda yaşam daha uzun
Yunanlı
bilim adamlarının Journal of Epidemiology and Community Health
dergisindeki yazılarına göre yüksek bölgelerde yaşayan insanlarda
kalp/dolaşım hastalıklarına bağlı ölümlere daha az rastlanıyor. Ve
ortalama yaşam süresi de daha uzun. Atina Üniversitesi’nden Nikos
Baibas ve ekibi, 15 yıl boyu üç Rum köyündeki 1.150 kadın ve erkeğin
yaşamını izlemiş. Köylerden ikisi yaklaşık bin metre yükseklikteki bir
ovada yer alıyordu ve tüm köylerdeki insanların yaşam biçimleri aşağı
yukarı aynı idi.
Sonuç olarak, dağ köylerinde yaşayanlarda
kalp/dolaşım hastalıklarına bağlı ölümler, insanların kalp/dolaşım
hastalıkları için tehlikeli sayılan yüksek kan basıncı ve yüksek kan
yağı değerine eğimli olmalarına rağmen daha az. Sonuçlar, uzmanların
yaş, beden ağırlığı, sigara içme alışkanlığı ve alkol tüketimi gibi
faktörleri dikkatte almaları halinde bile değişmemiş. Bilim adamları
dağ köylerinde yaşayanların zorunlu olarak engebeli yollarda yürümek
zorunda oldukları ve düşük oksijenli havada yaşamaya alışkın olmaları
nedeniyle de daha sağlıklı olduklarını sanıyorlar.
Kirlenmiş sular yüzünden yılda 4000 çocuk ölüyor
22
Mart 2005 tarihinde kutlanan dünya su gününde hayvanları koruma
organizasyonları sular için tehlike oluşturan faktörler konusunda
uyarırken, UNICEF de özellikle de Üçüncü Dünya ülkelerindeki su
ihtiyacının giderilmesini istedi. UNICEF’ten yapılan açıklamaya göre
yetersiz içme suyu ve kötü temizlik koşulları birçok ülkede çocuk
ölümlerinin çokluğundan sorumlu. Kirlenmiş sular yüzünden günde 4000
çocuk ölüyor. Yarım milyardan fazla insan, içme su ihtiyacını kirlenmiş
kaynaklardan, kuyulardan, göl veya ırmaklardan karşılamakta. Dünya
nüfusunun neredeyse yarısı kadar insan (yaklaşık 2,6 milyar) hala
tuvalet veya kanalizasyona sahip değil. Bu nedenle de her yıl beş yaşın
altında 1,8 milyon çocuk ishal ve ishale bağlı hastalıklar yüzünden
yaşamını yitirmekte.
Dünya Hayvanları Koruma Organizasyonu WWF
son tatlı su yunuslarının kurtarılması için girişimde bulundu.
Kirlenmiş sular, barajlar ve suyu azalmış ırmaklar kör memelilerin
hayatını zorlaştırmakta.
Stres ölçen çatal bıçak
Mum
ışığında ilk kez yenen romantik bir akşam yemeğinden sonra güzel
kadının veya çekici erkeğin neler hissettiğini kim merak etmez ki? Bir
İngiliz meraklı şimdi kişilerin içinde bulunduğu ruh halini ölçebilen
çatal bıçak üretti. Çatal ve bıçağın içindeki elektrotlar yalan
detektörünün ilkesine göre işlemekte. Yani cildin elektrik direncini
belirliyorlar. Ancak yeni buluşun henüz önemli bir dezavantajı var.
Nature dergisindeki haberde çatal ve bıçaktan sarkan çok sayıda
kablonun sistemin çok fazla göze batmasına yol açıyor deniyor.
Larsson
aslında çatal bıçağını gizli elektrotlarla üretmeyi planlamıştı ama ne
var ki üretim sırasında bazı zorluklar ortaya çıkmış. Yalan
detektörüyle yapılan testler sırasında denekler sakin bir şekilde
oturuyorlar oysa yemek sırasında durmadan hareket edilmekte. İşte
Larsson bu soruna bir çözüm getirmek için dokunulan elektrotların
verilerini değerlendiren özel bir yazılım programı geliştirmiş.
Ayrıca
kullanım sırasında bıçak ve çatala yansıyan değişken basınç da ölçümü
bozmakta. Larsson bu yüzden saplara, bilgisayara,yüksek stres ve yüksek
basınç arasındaki farkı görmeye yardımcı olan basınç sensorları
yerleştirmiş. Ölçümlerin sonuçları böylece bilgisayar ekranında bir
diyagram şeklinde gösterilmekte. Sistem sadece çatalla yemek yiyen
kişilerde işlememekte.
Virüslerden korunmanın en iyi yolu su ve sabun köpüğü
Elleri
sabunlu suyla yıkamanın örneğin Hepatit A ve Gastroenteritis gibi viral
hastalıklardan korunmanın en iyi yolu olduğu bildirildi. Bakterilere
karşı en çok etkili olanlar, antibakteriyel bileşimler. Sonuç 14 farklı
temizlik maddesini test edilmesine dayanan bir araştırmayla elde
edildi. American Journal of Infection Control dergisindeki yazıya göre
en kötü çözüm elleri su kullanmadan alkol bazlı çözeltilerle
temizlemek. Bu şekilde bakterilerin sadece %50’si temizlenmekte. North
Carolina Üniversitesi’nde Emily Sickbert-Bennet başkanlığında çalışan
ekip, 62 gönüllüyle yaptıkları araştırmalarla, tıp personelinin
ellerini düzenli olarak ama sadece 2 saniye süreyle yıkadıklarını
saptamışlar. Alkollü ve ıslak mendilli temizlik de uzun vadeli etkili
olmamakta diyen araştırmacılar, birkaç kez tekrarlanan temizlikten
sonra etkinin iyice azaldığını söylüyorlar.
İyi huylu rahim tümörlerine alternatif tedavi
Charité
Kliniği’nde gerçekleştirilen bir araştırma sonucunda iyi huylu rahim
tümörlerinin "aç bırakılması" ameliyat için iyi bir alternatif olarak
ortaya çıktı. Klinik, geçtiğimiz iki yıl boyu alternatif girişimin
uygulandığı seksen hastayı incelemiş. Doktorların açıklamasına göre
kadınların %90’ında rahatsızlıklar uzun vadeli olarak
iyileşmiş.Kadınların hemen hemen dörtte birinde miyom olarak bilinen
iyi huylu rahim tümörü görülmekte. Bu oluşumlar sadece ağrılı, rahatsız
edici kanamalarda ve sık sık idrara çıkma ihtiyacı gibi durumlarda
ameliyatla temizlenmekte. Yeni yöntemde kasık bölgesinden ince bir
plastik hortum rahmin atar damarına itilmekte. Bu şekilde miyomun kan
damarlarına ulaşıldığında, kum taneciği boyutundaki plastik kürecikler
aşılanıyor damarlara ve bu şekilde tümöre giden kan akışı
engellenmekte. Bu yöntem rahimlerini kaybetmek istemeyen veya
ameliyattan korkanlar için gerçek bir alternatif diye konuştu Charité
uzmanı Thomas Kröncke.
Teröre karşı kozmik ışın
11
Eylül saldırılarından bu yana dört yıl geçmesine rağmen Amerikalı
parlamenterler saldırıların önlenmesinde hala boşlukların bulunduğuna
inanıyor. Amerikan pilot birlikleri de uçuş güvenliğinin ihmal
edildiğinden yakındı. Sonuçta ABD’deki hava alanları ve sınırlarından
geçen milyonlarca yük konteynırından sadece %5’i kontrol edilebilmekte
Radyoaktif bir bombanın bu yollardan şimdi ABD’ye girmesini önlemek
isteyen bilim adamları kozmik ışından yararlanacak.
Halihazırda
kullanılmakta olan geliştirilmiş detektörlerle de araştırmacılar metal
konteynırları açmadan kontrol edebilmesini umuyorlar. Özel aletler,
kozmik ışınların dünya atmosferine girmesinde oluşan en küçük
parçacıkları (miyonları), plütonyum, uranyum, kurşun, çelik, alüminyum
ve petrolün içindeki karbon ve hidrojen moleküllerin bile
saptayabiliyor.
GPS’siz güvenli konumlama
Radar
sinyallerini akılcı bir şekilde değerlendiren İsveçli araştırmacılar
GPS’ye alternatif bir sistem bulduklarına inanıyorlar. Sistem gerçi
yalnızca kıyılara yakın bölgelerde çalışıyor ama uydu konumlaması kadar
kusursuz işlemekte.
Uydu konumlaması bulunmayan bir dünya
artık imkansız gibi bir şey. Yük gemileri, trafik uçakları ve hatta
kamyonlar bile artık GPS (Global Positioning System/ Küresel Konumlama
Sistemi) ile yola çıkıyorlar. Bununla birlikte uzaydan gelen sinyallere
yüzde yüz güvenmeleri mümkün değil tabii. ABD tarafından çalıştırılan
sistem her an devre dışı kalabilir. Mesela savaş anında düşmanın yolunu
şaşırtmak için.
Sistem öte yandan kötü hava şartlarında da
kullanılmaz hale gelebiliyor. Mesela uydularla aynı frekansta işleyen
vericiler gibi. Irak ordusu bu tür verilerle özellikle de Amerikan
silahlarının yönlerini değiştirmeye çalışmakta. İsveç’teki Linköping
Üniversitesi’nden bir öğrenci şimdi diğer vericilerden etkilenmeyen ve
en azından gemileri GPS’den bağımsız kılacak bir konumlama sistemi
geliştirdi. Kontrol ve İletişim Merkezi’nden Rickard Karlsson, sadece
radar ve işlem gücünden yararlanıyor. Gemi radarıyla devamlı olarak
kıyı hatları arasındaki mesafe ölçülmekte. Bir yazılım programı,
ölçümleri dijital haritalarla karşılaştırarak, geminin yerini kesin bir
şekilde belirlemekte.
Bu doktora çalışmasını yöneten Fredrik
Gustafson, sistemin sadece kıyılara yakın bölgelerde işlediğini ve
geminin sahilden en fazla 700km uzaklıkta olması gerektiğini söyledi.
Sistemin güvenli bir şekilde çalışması ayrıca kıyı hatlarının
değişkenliğine de bağlı.
Benzer bir yöntemin denizaltılarında
da kullanılabileceğine değinen Karlsson, bu durumda radar yerine
sonarın kullanılabileceğini ve ses ölçümlerinin deniz dibinin üçboyutlu
bir haritasıyla karşılaştırılması gerekecektir dedi.
Defensin, şarbon zehrini nötrleştiriyor
Bilim
adamları şarbonla mücadelede yakında insan bedeninde bulunan
maddelerden yararlanacak. Defensin olarak adlandırılan bu maddeler,
şarbon bakterilerini bedene zarar vermeden önce nötrleştiriyor.
Yeni
bağışıklık terapisi, Max-Planck Enfeksiyon Biyolojisi Enstitüsü’nde
Stefan Kaufmann yönetiminde geliştirildi. Araştırmacılar antibakteriyel
savunma moleküllerinden oluşan defensinleri şarbon mikrobunun üzerine
salıyor. Bakterilerin hücre duvarına delikler açarak mikropları öldüren
defensinler şimdi yepyeni bir antibiyotiğin gelişimi için bir temel
oluşturdu. Bilim adamları araştırmaları sırasında bedendeki
defensinlerin öldürücü şarbon mikrobunu nötrleştirdikleri, dolayısıyla
da şarbonun etkisini yok ettikleri ilk kez saptandı diyor Kaufman,
"Proceeding of the National Academy of Sciences" dergisinde.
Defensinlerin
ne zaman ilaç olarak kullanılabileceği konusunda enstitü kesin bir şey
söylemiyorsa da bilim adamları endüstrinin desteğiyle şarbon zehrine
karşı önümüzdeki yıllarda uygun bir ilacın geliştirebileceğini tahmin
ediyorlar.
Şarbon mikrobu özellikle de 11 Eylül
saldırılarından sonra dikkat çekmeye başladı. Şarbonlu mektupları açan
beş kişi yaşamını yitirirken, binlerce kişi antibiyotik tedavisi
görmüştü. Şarbon domuz, sığır, at, koyun ve keçide doğal enfeksiyon
hastalığı olarak ortaya çıkar. Bu durum özellikle de hayvancılığın
yoğun olduğu sıcak bölgelerdeki insanlar için tehlikelidir.
Şarbon
hastalığıyla ilgili mücadele kolay değil. Gerçi ABD’de yetmişli
yıllardan bu yana onaylı bir aşı bulunmakta fakat etkisi tartışmalı.
Şarbon hastalarının ölme olasılığı hala çok yüksek. Antibiyotik
tedavisi enfeksiyondan hemen sonra başlatılmadığı taktirde pek etkili
olmamakta. Çünkü mikropların öldürülmesinden sonra bakteriyel
zehirlerin etkisi sürmekte. İşte bu nedenle yeni tedavi stratejilerine
acilen ihtiyacımız var diye konuştu Kaufmann.
|